17 Aralık 2024 Salı

KURTAR BENİ !

 1982


Sokağına baktı.Bu harabelikler,bu izbelikler,bu yıkıntılar,bu döküntüler...Bana bir fırsat verilse tüm sokağı yıkarım ve yeniden yaparım diye düşündü.

Mahallesine baktı.Kırık dökük evler,kıvrıla kıvrıla giden ucube sokaklar,parçalanmış kaldırım taşları,eski bacalardan sızan kömür kokusu;Eski  Bakkal,Yorgancı,Süpürge imalatçısı,tabelasız dükkanlar,iç içe girmiş, boyası sıvası atmış müstakil evler,geceleri sanki Allah'ın bile terk ettiği çıkmaz sokaklar,sabaha karşı gevrek kokusunun sigara dumanı kokusuna karıştığı Fırın...Ben olsam tüm mahalleyi yıkar ve yerine Villalar,Uydu kentler,yeşil alanlar yaparım diye düşündü.

Kentine baktı.Otomobiller,Binalar,Stadyum,Bisikletler,Traktörler,Pakistan Minibüsleri gibi süslenmiş Köy Minibüsleri,Eski Java,OGAR,MZ,Peugeot Motosikletler,Yeşil Murat124'ler, Kahverengi Renault12'ler,Barakadan Bozma Hastane,yollarda arkasında siyah toz izi bıraka bıraka giderek kömür taşıyan At Arabaları...Üçüncü Dünya diye düşündü,biz çok geri kalmış bir ülkeyiz...Acaba Ben Belediye Başkanı olabilir miyim?

Ülkesine baktı.Allahaşkına burada yaşanır mıydı?Büyük Şehirlerde bir iki semt ya da bir iki mahalle gerisi harabe!Her şeyi yıkmak gerek diye düşündü.Tüm Türkiye'yi yıkıp yeniden yapmak gerekir dedi kendine.Boğaz'da üç beş Yalıyla güzellik olmazdı.Her şey Türkiye'nin faydasına olmalıydı.Para lazım çok dedi kendine,Ekonomi okumalı,İnsanları,Apartmanları,Parkları,Otomobilleri,Okulları,Cezaevlerini,Adliyeleri,Valilikleri,Her şeyi,tekrardan düzenlemeli,yenileştirmeli;yoksa hep böyle sürüneceğiz!

Dünyaya baktı.'Batı' fena değildi,ama o da sonuçta 'Doğu'nun iyisiydi.Doğu ise hiç sormayın!Hayır,Londra'yı da sevmiyordu,Kahire'yi de!Buenos Aires'i de sevmiyordu,Manila'yı da!Tanrım bu dünya nasıl düzenlenecek dedi kendine;Para lazım,Aydınlanma lazım,okumak lazım,bir Politikacı olmalıyım,insanlara Deli Petro'nun,Atatürk'ün,İran Şahı Rıza Han'ın yaptığı gibi çeki düzen vermeliyim,Tüm Dünyayı kurtarmalıyım,Tüm Dünyayı yenileştirmeliyim,adeta yeni bir 'Cennet' yaratmalıyım...

Sonra da kendine baktı.Manisa Akıl Hastanesi'nde buldu kendini.Hemşireler bazen bu tuhaf adamın hatırını soruyor,bazen de içeriye kontrolle soktuğu ve EKT (Elektro Şok) tedavisi yüzünden hiç okuyamadığı bir iki kitabın sayfalarını karıştırıyorlardı...


2015


Deliriyorsunuz, Haberiniz Yok!

Ben bunu daha önce İngilizce bir kaynaktan okumuştum.Bir iki hafta önce de Türk Medyası'nda yer aldı haber, ama Hande Erçel- Hakan Sabancı aşkı kadar "sansasyonel" olmadığı için, Güzide Medyamız üzerinde durmadı.

Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre 2050 yılına bile kalmadan, dünya nüfusunun yarıdan fazlası akıl hastalıklarıyla bogusacakmis.Anksiyete'den Şizofreni'ye, Borderline Kişilikten Bipolar Düzensizliğe, artık Allah ne verdiyse,kim koca dayağından,kaynana dırdırindan, Astsubay tokadindan bıktıysa soluğu Psikiyatri Polikliniklerinde alacakmış; tıpkı bugünkü gibi!

Ben bu haberi aslında dünya nüfusunun üçte ikisi olarak hatırlıyorum,ama ne farkeder? Sonuçta bir gün hepimiz delirmeyecekmiyiz ki? Zaten bu dünyada yaşamak bile başlı başına bir delilik değil mi?

Psikiyatri bilimine göre, Akıl Hastalıklarının nedeni bilinemez;her şey olabilir: Çocukluk travmaları, iflas etmek, sevdiğini kaybetmek,Terör ve Savaş ortamı, hatta hiç durmadan saatlerce günlerce yüksek sesle müzik dinlemek,hatta günlerce haftalarca kapalı ortamda kalmak,hatta civa'ya maruz kalmak... Dolayısıyla ben burada Saftirik Aydınlanmacı yazarların sık sık yaptığı gibi "Ne oldu bize?","Nasıl bu hale geldik?" tarzı edebiyat parçalamak istemiyorum.Mamafih madem az biraz okumuş insanız düşüncelerimi bir beyin jimnastiğine dönüştüreyim.

Bazen kendimi tartiyorum, Psikoloji'de "Algıda seçicilik" kavramı vardır,acaba o yüzden abartıyor musun diyorum,ama yok, insanlara bakıyorum,sanki bu hastalıklar salgın gibi yayılıyor, Türkiye'de ne izlesem,kimi duysam bu hastalıklara yakalanmış. Akıl Hastaneleri bile dolup taşıyor!

Bunun nedenleri ne olabilir? Kendi ülkemi daha iyi tanıdığım için yalnızca Türkiye hakkında konuşacağım.En başta Medya-Sinema-İnternet-Populer Kültür bambaşka bir dünya yarattı ve iyi mi oldu kötü mü oldu bilemem.Ancak dünya halkları buna hazırlıksız yakalandı.Hayallerinde bile göremeyecekleri güzellikleri,serveti ya da çirkinlikleri ve yoksulluğu gördüler.Bu değer yargılarını alt üst etti.Binlerce örnek vermek istemem lakin tek tuşla (ya da tıkla) hem seks gördüler hem cinayet,hem eğlence gördüler hem cenaze! Insanların ruh dünyası allak bullak oldu.

Yoksulluk konusunu es geçiyorum, çünkü dünya binlerce yıldır yoksul insan kaynıyordu,tek neden bu olamaz.Bununla birlikte yoksul insanların tutunacak dalı pek fazla kalmadı modern hayatla ve Batı'da alt kültürlere,karşıt kültürlere,bizde ise (Belki de tüm Doğu dünyasında) daha Radikal fikirlere kaydılar ve her Radikal kişi gibi uzlaşmaz bir ruh hastasına evrildiler.

Modern dünyada can güvenliği büyük yara aldı.Eskiden savaşlar vardı ama insanlar daha bilgisiz-cahil olduğu için bunlara katlanabiliyordu.Oysa bugün Türkiye'deki ya da Meksika'daki cinayetlerden tutun, Amerika'daki "Shooting" lere,bir hiç uğruna ölme anksiyetesi pek çok kişiyi sardı.-Bu ayrı bir konu ama İdam Cezası artık yok,iyi mi kötü mü bilmem!

Yediğimizden içtiğimizden soluduğumuz havaya, ilaçlardan aşılara her şey değişti.Komplo Teorisyeni manyaklar gibi "Hepimizi zehirliyorlar" demiyorum, dikkat edin.Bu zaten tarihin olağan sürecidir.Her şey değişir.

Iletişim çağı,Siber kültür kötü örneklerle dolu bir hayali (ya da kabusu) bize pompaladi.-Nasil bomba yapılacağını internetten öğrenebilirsiniz ya da birisini nasıl zehirleyebileceginizi bir diziden kolaylıkla hafızanıza kaydedebilirsiniz.

Dünyanın her yerinde Zengin-Güzel-Mutlu imajı bize satıldı.Buna erişemeyeceğini bilen ezici çoğunluk öfkeli, küfürbaz,sinirli bir ruh haliyle içip içip birbirini yumruklayan; hiç bir etik yasası tanımadan birbirini dolandıran nefret dolu ayak takımı bir güruh yarattı.

Eskiden Pozitivist Aydınlanmacılar "Her şey Ailede başlar" derlerdi,ama Aile kavramı iyi olsa bile Okullar ve Toplum, çocukları,dört nala koştura koştura Atı çatlatan ulaklar gibi, başarıya, zenginliğe,kariyere, akademiye sürdüler.Kimileri başarılı oldu,ama geride kalan muslukcular, aşçılar, berberler "sıradan" bir hayat yaşamanın,belki de ezikligini duydular.

Toparlarsak, dünyanın en mutlu ülkeleri, bilirsiniz, İskandinav ülkeleridir,ama orda bile İntihar,Alkolizm,Uyuşturucu gibi vakalar yoğundur ve en önemlisi bu insanlarda bir Amerikalı sevecenligini görmezsiniz.Birbirleriyle ve Yabancılarla konuşmazlar bile!- E Norveç bile böyleyse, canım Türkiyem ne yapsın?

Sözün özü artık akıl sağlığı yerinde olmayan bir dünyaya doğru hızla gidiyoruz.Ben Psikiyatrist değilim, Sağaltım'dan başka ne yapılır bilemem,ama tek bildiğim şu: Kabullenmek!Evet,bu ayıptır,rezalettir, günahtır demeyeceksiniz,benim oğlum benim kızım Psikiyatri hastası olamaz demeyeceksiniz ve ona tedavi imkanı sağlayacaksınız.Tek fikrim bu!

Bu Çağ'da hâlâ psikiyatrik hasta olmayı bir rezalet olarak görüyorsanız, üzülmeyin artık sizin gibi milyarlarca daha hasta var.

Deliriyorsunuz, önlemini alın ve yeni bir Dünya yaratın.Söyleyecegim bu kadar!




CHP Nasıl Kurtulur?

'Asla Kurtulamaz'! diyerek aslında yazıyı başlamadan bitirmek isterdim.Ama madem ki bu kadar iddialı bir konu seçtik,kendi siyasi düşüncelerimi ve niye bu kanıda olduğumu,sıradan bir CHP seçmenine anlatır gibi açıklamaya çalışayım.

Öncelikle CHP,Türk seçmeni için ne anlam ifade ediyor ona bakalım.Herkesin bildiği gibi CHP 1923 yılında kurulmuş ve T.C. ile aynı yaşa sahip şu an ki en eski partidir.Kuruluşu da Devlet eliyle olmuş ve 1923-1950 arası tam bir 'Devlet Partisi' statüsünde Türkiye'ye yön vermiştir.Doğrudur bu yıllarda bazı 'İnkılaplar' CHP sayesinde hayata geçirilmiş,ama 1950 sonrası Demokrasinin 'gelmesiyle' birlikte CHP için kötü günler eşikte belirmiştir.1950'den sonra da CHP ,bugünkü 2023'e kadar 'Karaoğlan Ecevit' faktörünü saymazsak,bir daha doğru dürüst hiç İktidar yüzü görmemiştir.Peki ne olmuştur da Cumhuriyeti kuran parti,bir daha hiç Cumhuriyeti yönetmeyi ve iktidar olmayı başaramamıştır?

CHP'nin önce Sağ-Muhafazakar cepheden fotoğrafını çekelim.CHP niye sevilmez?Elbette bunun nedenlerinden ilkinin 'Din düşmanlığı demeyelim de,Dine set çekip Laik bir toplum ve Devlet inşa etme' ideali olduğunu İlköğretim çocukları bile bilir.Bu anlayış da Yeminli CHP Düşmanı büyük bir kitle yaratmıştır ve bunun izleri Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece devam edecektir.Ama ben nedenin bir tek bu olduğunu asla düşünmüyorum.Bu kadar basit olamaz bu ve aslında Ana neden CHP'nin uyguladığı,daha doğrusu uygulayamadığı Ekonomi Politikaları sonucu Halkın "hep yoksul yine yoksul"  kalmasıdır.Bir diğer neden de,Alaturka Müziğin yasaklanmasından tutun Şapka Devrimine,Ağır Vergilerden tutun,çok uzun Askerlik Sürelerine,Jandarma Dipçiğiyle kurulmuş Kültürel Yasaklardan tutun,gık diyenin tepesine binen Yargı Sistemine kadar Halkı bezdiren 'Diktatörvari' bir yönetimin iş başında olmasıdır.Yani basite indirgersek,'Geldi İsmet-Gitti Kısmet' Ekonomisi ve 'Yoksul adam şapka taksa ne olur fes taksa ne olur' mantığı Sağ kesime egemen olmuştur.Aslında bu konuda yüzlerce örnek verilebilir ama burası 750 sayfalık bir kitap olmadığı için kısa kesiyorum.

Bir de duruma,Sol-Liberal-Demokrat-Özgürlükçü kesimden bakalım.Ancak bu defa uzun uzun paragraflar yerine kısa maddelerle yetineceğim.Şöyle:

1-Dersim Olayları

2-Varlık Vergisi

3-Yunanistan ile Mübadele ve örneğin Trakya'dan Yahudilerin Sürülmesi Meselesi,Irkçı İskan Politikaları

4-Kürt kimliğinin tanınmaması ve baskılanması

5-Şovenist bir Milliyetçilik,Devleti Kutsallaştırma

6-Takrir-i SükunYasaları ve gerçekten de Homojen,Tek sesli ve Tek tip yurttaş-toplum yaratma ülküsü vs.

İmdi,bugüne gelecek olursak,doğrudur köprülerin altından çok sular akmıştır ve nasıl Dünya değiştiyse CHP'de değişmiştir.Ancak Partinin bu imajı,CHP adını duyunca tüyleri diken diken olan geniş bir kitlenin hala varlığını sürdürmesi gerçeğini silemez.Eğri oturup doğru konuşalım,niye CHP hep seçim kaybediyor,niye ancak %25-30 bandında sürünüyor?İşte bu CHP'nin maziden gelen yazgısıdır ve değişeceği de çok şüphelidir.

Toparlayacak olursak,2023 itibarıyla,bence,CHP'nin yapacağı en mantıklı tercih CHP'yi lağvetmek olurdu.Evet,yanlış duymadınız.Parti kendini feshetse ve tüm kadrolarıyla başka bir parti kursa inanın daha başarılı olur ve İktidara gelip Türkiye'yi yönetebilirdi.Çünkü CHP İmajı bu ülkede inanılmaz yara aldı,kötülendi.

Ben CHP'nin tarihini iyi biliyorum.12 Eylül Askeri Rejimi tüm partiler gibi CHP'yi de kapattı.Ancak Deniz Baykal 90'lı yıllarda Türk Solu'nun en büyük hatasını yaparak CHP'yi tekrar diriltti ve eski defterler yeniden açılmış oldu.1989 Yerel Seçimlerinde o zamanki en büyük Sol Parti olan SHP seçimleri kazanarak İstanbul-İzmir-Ankara ve daha pek çok kentin Belediye Başkanlıklarını elde etti.Demem o ki SHP ile bu iş oluyorsa neden CHP ile 1.Parti çıkmak hayal haline geldi? Neden CHP'Lİ bir Cumhurbaşkanı görmek hayal haline geldi?

Özetle şunu söylüyorum.CHP her şeyiyle bitmiş bir partidir ve bu ülkede seçim kazanıp iktidar olması ancak balık kavağa çıkarsa mümkün olur.Sol,seçim kazanmak istiyorsa,yeni bir oluşum ve örnek veriyorum,'Birleşik Sol Parti' gibi yeni bir partiyle politik hayata atılmalıdır.Son 30 yıldır,Atatürk,Bayrak,Vatan Millet Sakarya Edebiyatı nasıl bir işe yaramadıysa,inanın bundan sonra da yaramayacaktır.Ben bile hep 'Sol' kazansın istediğim halde,hiç CHP'ye oy vermedim ve vermem de!

Umarım bu düşüncelerim birilerinin kulağına küpe olur.A.Einstein'in sözü gibi,'Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuç beklemek,deliliktir' ve ben bu deliliğe ortak olmak istemiyorum!


Türkiye'de Bir Tabu: Psikiyatri!

Uzak bir akrabamız vardı.Karısı Türkiye'deki ünlü,"Santa Monica" okullarından mezun.Babası çok zengin bir Profesör.Ama, biliyor musunuz,son yıllarını evde zincire bağlı halde geçirdi.Çünkü, Doktorlar "Alzheimer mı Demans mı yoksa başka bir psikiyatrik hastalık mı",bizim bilmediğimiz bir hastalığa yakalandığına hükmetmişlerdi.(Ya da bu konuları konuşmak utanç olduğu için eşe dosta öyle söylenmişti!)Esas acı yönü ise,Ailesi bu hastayı çok iyi bir Bakım Merkezi'ne yatırabilirdi.(Hoş böyle Alzheimer gibi,Psikoz, Şizofreni gibi sorunlu ya da şiddete meyilli olabilecek hastalarin yatırılabilecegi, Bakırköy, Erenköy,Lape gibi Akıl Hastaneleri dışında ya da 2-3 Dolar "Depo"su Özel Akıl Hastaneleri dışında,Modern merkezler, Bakım evleri, Huzurevleri var mı, Huzurevleri böyle sorunlu hastaları kabul eder mi,(Yoksullar için söylüyorum)buna para yeter mi,bu da araştırılması,uğraşılması gereken konulardan.)Ama yapmadılar,belki de "Duyulmasın,millete rezil olmalıyım" düşüncesini taşıyorlardı.Yine bir ihtimal dahilinde,"Alıp başını gitmesin,Belli mi olur,bize saldırmasın" diye zincirlerle bağlamışlardı.Bu durum da sözde Türkiye'nin en gelişmiş kenti İstanbul'da yaşanıyordu.

Bir kaç ay önce,Semtimizde Yaşlı bir Adamın,Kendisi gibi Yaşlı Karısını öldürdüğünü,Yerel Medya'dan okuduk.Çünkü Adam "Alzheimer" hastasıydı ve Eşinin kendisini aldattığı "zannıyla-şüphesiyle" yaşıyordu.Bu çoğu Alzheimer Vakasında yaşanan bir durumdu ve Ailesi ya cehaletten hastalığın farkına varmamış ya varsa bile ona tedavi imkanı sağlamamış ya da tedavi görse bile İlaçlarını düzenli kullanmasına dikkat etmemişti.Olan da masum bir kadına olmuştu.

Bugün Anadolu'da hala zincirle Samanlığa bağlanmış Şizofrenler, Zihinsel Engelliler var mı bilmiyorum ama geçmişte bunların yaşandığını çok okuduk.Osmanlı Akıl Hastalarını Musikiyle,Su sesiyle tedavi ederdi palavrasıyla büyümüş bizler,bir de bugünkü Psikiyatri Dünyasına bakınca şok oluyoruz.Bırakın Akıl Hastalarını topluma kazandırmayı,bu insanlardan bahsetmek bile ülkemde ayıp kabul ediliyor.Bugünün Türkiyesinde,hâlâ ve hâlâ Kızın,Yeğenin,Gelinin bir Akıl Hastalığı ile savaşıyorsa,ondan söz açmak bir utanç gibi görülüyor.Sanki öyle biri yok!Sanki o bir yaşayan ölü!

Ben burada pek çok örnek verebilirim,ama asıl maksat,bu tabuya dokunmak ve bu hastalar için daha iyi bir yaşam konforu sunmak olmalı.Şu an "Her İle Akıl Hastanesi" projesine,belki yeniyetme gençlik bir mizah teması gözüyle bakabilir,ama,Prof.Dr.Arif Verimli'nin bile yeni Hastaneler söylemini desteklediği unutulmamalı."Ateş düştüğü yeri yakar" der bir Türk Atasözü ve en yakınlarınız bu hastalıklara yakalanmadan bunu anlayamazsınız.

Dolayısıyla,bizim bu Psikiyatrik Hastalıklar konusunda daha çok Farkındalık yaratmak ve halkı bilinçlendirmek en büyük amacımız olmalı.Benim pek çok kez dile getirdiğim gibi,Yeni Hastaneler,Yeni AMATEM Merkezleri; yukarıda bahsettiğim gibi Şiddete Meyilli Hastalar için yeni Bakımevleri,Madde kullanımı dahil,topluma ayak uyduramayan bireyler için yeni Rehabilitasyon Merkezleri inşa etmemiz gerekli.

Psikiyatri Bilimine göre,bu hastalıklar,Beyin Kimyası değiştiğinde ortaya çıkar ve pek çok etkenin yanında(Mesela Genetik), Serotonin,Dopamin vb. hormonların az ya da çok olmasıyla ilgilidir.E bir kişide,Diabet hastaları gibi,her hangi bir hormon eksikse,bunda hastanın ne suçu olabilir ki?

Çok eski çağlarda,bu hastaları götürüp Issız Bir Adaya bırakırlarmış ya da içine cin girdi kötü ruhlar girdi diye yapmadık zulüm bırakmazlarmış.Ne yazık ki Batı'nın çoktan aştığı ya da hala aşamadığı bu konu,bizim ülkemizde bir tabu olarak kalmaya devam ediyor.

Demem o ki, Psikiyatri Hastası yakınlarınız ya da tanıdıklarınız varsa,bu konuları konuşmaktan çekinmeyin ve en önemlisi onlarla Empati kurmayı deneyin.Bu durum,ne ayıp ne utanç ne de günahtır!

Ezcümle,Sevgi belki hastalıkları tedavi edemez ama,en azından paylaşmak,empati kurmak ve bu hastaları yargılamamak toplumun yapacağı en büyük iyilik olabilir.Unutmayın ki siz de bir gün,sesler duyup kendinizi Fatih Sultan Mehmet sanmaya başlayabilirsiniz!

10 Mayıs 2024 Cuma

Türkler ve Renkler Tartışılmaz!

 Benim çocukluğumda,Kırmızı-Lacivert şeritli Kahverengi Gardiyan üniformaları vardı.Orhan Kemal romanlarından uyarlama filmlerde sizin de gözünüze takılmıştır.Jandarmalar da Gri desen değil,Kahverengi desen değil,üzerinde "JANDARMA" bile yazmayan tuhaf bir kıyafet giyerlerdi.Tek hatırladığım,şapkalarında,kırmızı-lacivert bir nokta vardı.Bu onun Jandarma olduğunu belirtirdi.

Tanzimat sonrası Osmanlı kültüründe,değişime ayak direyenler,bir zengin büyük ve güzel bir konak yaptırmaya kalktığında"Ne o,bu dünya da kalıcı mısın?" diye zenginleri aşağılarlarmış.(Bugün hala süren Gökdelen Nefreti bu dinsel nedene dayanır)Bu yüzden,bu dinsel dogmalar yüzünden bizde Çevre ve Mimari gelişmemiştir.Padişahlar bile Camiler dışında,onlarca yüzlerce Saray ya da gösterişli Hükümet binaları,Belediyeler yaptıramamıştır-Çünkü yaptırılan bazı Saraylar,hemen nefret çekmiş,hatta bazı Padişahların tahtına mal olmuştur.(Oysa Mimar Sinan gibi nice Dehalar yetiştiren Osmanlı,istese Camiler dışında,Dinin izin verdiği Hanlar,Hamamlar,Kervansaraylar dışında çok rahatlıkla,sıradan halkın yaşayabileceği mükemmel binalar inşa edebilirdi.)

Beni takip edenler bilir,pek çok kez dile getirdim,bugün Gazete Manşetlerinin ezici çoğunluğu kırmızı-beyaz.Televizyon kanallarının son dakikaları,KJ Altyazıları kırmızı-beyaz.Bakanlık logolorı,Siyasi parti amblemleri kırmızı beyaz...

Ben bu yazıyı kısa keserek meramımı anlatmak istiyorum.Örneğin Seçimlerde oy kullanmaya gittiğimde Okul binalarının iç ve dış cephesine bakıyorum,hepsi Saldım çayıra Mevlam kayıra tarzında! Kimisi mor-gri,kimisi sarı yeşil,kimisi turuncu-lila...Hiç bir ahenk yok,uyum yok.Devlet Binalarının ezici çoğunluğu böyle.E Devlet böyleyse normal Halk aşağı kalır mı?Herkes kafasına göre bir renk seçmiş,boyatmış geçmiş!-Hoş Ülkemin her yerindeki en son 40 yıl önce boyanmış binaları Apartman denilen harabeleri görünce,insan mavi-turuncuya da şükrediyor!(Hem bu binalar niye sürekli iki-üç renk şeritli?Buna kim karar veriyor?Bizim böyle bir kültürümüz mü var ki,atarlı Pakistan Minibüsleri gibi boyuyoruz?)

Ezcümle,biz dinsel dogmalar yüzünden,bu dünyayı güzelleştirmek,Cennete çevirmek gibi bir ideali hiç taşımadık.Sayfalar dolusu yazmak yerine Pragmatik çözümü söyleyeyim,Akdeniz ülkesiyiz,Turizm ülkesiyiz,BEYAZ yapacağız,başka çaresi yok! Böylelikle ahenk olacak,harmoni olacak,Çevre düzenlemesi olacak.Bunu da,Halk yapamaz,Devlet yapacak,Kanunla,yasalarla,cezalarla yapacak,başka çaresi yok.Kendi halimize bırakılınca,ya hepimiz kırmızı-beyaz gazeteler örneğinde olduğu gibi işin cılkını çıkarıyoruz ya da vurdumduymazlıktan salıyoruz gitsin!Bunu ancak Devlet yapabilir ve yapmalıdır da!

Elbette,e Halk yoksul argümanını duyabiliriz.Zeytinburnu civarı,Halk ağzıyla söyleyeyim,7 milyon liraya daire satmayı biliyorlar ama!Su Elektrik faturası öder gibi Evsahipleri bunu da Paşa paşa ödemeliler ve ödeyeceklerdir de!

Benim bu konulardaki düşüncem budur!

28 Ağustos 2023 Pazartesi

Geleceğin Politikacısına Öğütler!

 Politikaya atılmak isteyen her Üniversite mezunu,dahi gencimize,naçizane,şu tavsiyeleri vermek isterdim:

1-Derin kalın olacak.Miden geniş olacak.Her türlü sözü ya da küfrü hazmedebileceksin.Öyle Paranoidler gibi gururlu-onurlu bir kişiliğin varsa,baştan söyleyeyim hiç bu işlere kalkışma.

2-Nabza göre şerbet vermeyi iyi bileceksin.Hem nalına hem mıhına çakmayı iyi bileceksin.Alevi köyüne gittiğinde,Hacı Bektaş'tan girip Pir Sultan'dan çıkmayı;Çerkez köyüne gittiğinde,Kafkas halklarının kederinden girip Şeyh Şamil'den çıkmayı iyi bileceksin.Cıva gibi olacaksın;bulunduğun kabın şeklini alacaksın.Bukalemun gibi olacaksın;Ortama göre renk değiştireceksin.

3-Çok sağlam,çok güvenilir Akrabaların,Yeğenlerin,Kuzenlerin olacak.Bazı 'Küçük iyilikleri' onların hesabına göndereceksin.Mallar mülkler onların adına kayıtlı olacak.Yanlış anlama,insan Varlıklıysa kuzenine ev alamaz mı Canım?Bu çok önemli.!Öyle,Ben Emekli Tarih Öğretmeniyim.Sandıklar patladı,şans güldü,Ben de Milletvekili oldum,bu maaş bana yeter, düşüncesindeysen,Hocam,boşver bu işleri,seni harcarlar,git evinde kitap oku daha iyi!

4-45-50 yaşlarındaysan,Meclise de gelen giden çok olur,25-35 yaş arası kadınlar sana yazılacaktır.E sen de Eşek değilsin,Koskoca Milletvekilisin,arada bir kaçamak yaptığında,asla Otellerde,bilmediğin mekanlarda buluşma.Yeğeninin,Kuzeninin,Şoförünün evini kullan.Zaman kötü(!)Maazallah,Gizli Kamerayla görüntünü alırlar,Sonra hiç böyle şeyler yapmayan,hiç sevişmeyen Necib Türk Milletine rezil olursun!

5-Çok güçlü bir hafızan olacak.Olacak ki,söylediğin yalanları unutmayacaksın.Yoksa Medya seni hep ters köşeye yatırır.

6-Yağ çekmeyi,pohpohlamayı,yaltaklanmayı iyi bileceksin.Gerektiğinde de ana avrat düz gitmeyi bileceksin.Özellikle,senden daha alt Kast'lardaki kişilere,Mesela Meclis Polislerine,Özel Kalem Müdürlerine,Asistanlara,Garsonlara,Güce tapan bu Millete güçlü olduğunu hissettireceksin.

7-Vs.Vs.

Şimdilik bu kadar.Makyavelli'nin 'Prens' kitabı tarzındaki bu öğütlere daha sonra devam edeceğim.Politika Kitapları oku.Fazla içme.Ve de Uydu Kanal Listesinde NTV'yi ve CNN TÜRK'ü başa almayı unutma.Yolun açık olsun.Sevgiler!

15 Nisan 2023 Cumartesi

Yes The Toxic Brother,My English Is Not Perfect!

 En sonunda söyleyeceğimi,en baştan söyleyeyim:Yemin Ederim ki,Ben Türkler kadar birbirinden nefret eden başka bir ulus daha görmedim.'Türk,Türk'ün kurdudur' diye ilk kim söylemişse,vallahi,Bravo,doğru söylemiş.Bu Adamın heykelini dikmek lazım!Ayrıca 'Türkler ve Cehennem Çukuru' fıkrasını da kim uydurduysa yine haklıymış,Onun da heykelini dikmek lazım,unutulmasın!

Konumuz şu:Bu ülkede başarılı olan ya da bu yolda ilerleyen herkesi Aşağıya çekmek için uğraşan azgın bir güruh var.Bunlara Frenkler, 'Haters' adını veriyor,ki bizim ülkede bunlara,bence 'Keş' demek lazım,çünkü zehirle besleniyorlar ve içlerindeki zehri kusmadıkça rahat edemiyorlar.Gerçek Keşler,Esrarkeşler bile bunların yanında masum kalır.

Ben burada 'Artikıl'ı uzatıp kimseyi sıkmak istemem.Konu çok uzun ve yüzlerce örnekle dolu.Bu ülkede başarılı olmuş,Gazeteci,Yazar,Futbolcu,Anchor,Teknik Direktör,Siyasi Parti Genel Başkanı,Milletvekili,İş İnsanı gibi kişilere sorun,o mevkilere gelebilmek için nelerle uğraşmışlar,neleri yutmuşlar öğrenin.Hakikaten inanılmaz bir 'Kin Coğrafyası' burası ve en ufak hatan da,kelleni almak için bekleyen insanlarla dolu.

Örneğin şu bizim 'İngilizce' meselesi.Ben hayatımda bu İngilizce meselesine bu kadar takıntılı başka bir ulus görmedim.'Pulp Fiction' da bile,dikkatli izlerseniz,bu konuya değinilip,dalga geçilir.Yani durum şu,bu ülkede İngilizce konuşsan bir dert,konuşmasan bir dert!İngilizce Öğrensen bir dert,öğrenmesen bir dert!Nasıl mı?

Diyelim ki,BBC World News kanalı,İstanbul sokaklarında röportaj yapıyor,İngilizce bilen derdini anlatıyor,Bilmeyen için de kanal çevirmen kullanıyor,sonra da bir Rektör'e,Dekan'a,Profesör'e gidiliyor,işte dananın kuyruğu da burada kopuyor.Adam Dekan olmuş ki,İngilizce biliyor,ama içinde bir şüphe doğuyor,konuşsam mı konuşmasam mı diye tereddüt ediyor,çünkü Cambridge Filoloji Profesörü Keş Hazretler pusuda bekliyor,Acaba nasıl giydiririz diye!Bu da ülkede resmen bir 'İngilizce Anksiyetesi' oluşturuyor.

Konuyu sadeleştireyim.Bu ülkede bir 'Fatih Terim İngilizcesi','Acun Ilıcalı İngilizcesi','Abdullah Gül İngilizcesi' diye bir realite var ve bunu benim gibi İngilizce bilenler iyi anlar.İngilizcesi çok iyi olmayanlarla bu ülkede yıllardır dalga geçiliyor ve absürd olan şu ki,bunu yaparken de Türkçe yazılarak dalga geçilmesi.Madem İngilizce'yi çok iyi biliyorsanız,'Acun Ilıcalı İngilizcesi'yle' İngilizce yazarak ya da konuşarak dalga geçin de,biz cahiller engin kültürünüzden yararlanalım!Olmaz mı?

Daha dün 'Kenef Sözlük' de şunu gördüm:LinkedIn'ı yazıldığı gibi okuyan Sığır.Evet Hazret böyle bir başlık açmış ve saydırmış.İyi güzel de,bunu Türkçe yerine,İngilizce yazarak yapsaydın (İngilizce 'Yazıldığı gibi okunan' nasıl yazılır dı ya?)daha iyi olmaz mıydı, Keş Kardeş?Böylelikle biz de öğrenmiş olurduk değil mi,Kuzum?

Şimdi ben Neden İngilizce Öğrenemiyoruz?Anlıyorum ama konuşamıyorum gibi eğitim sistemi ile ilgili konulara girmeyeceğim.Bunları zaten ülke 40 yıldır tartışıyor.Ben konunun Etik kısmındayım ve demek istediğim şu:Hepimiz Klavye kullanıyoruz ve Klavye kullanırken nasıl arada sırada hata yapıyorsak,İngilizce konuşurken ya da yazarken hata yapmamız da o derece normal bir durumdur ve bunda utanacak sıkılacak bir şey yoktur.İngilizce konuşurken 'ya acaba incredible mı desem unbelievable mi desem?' diye kendinizden şüphe etmeye başlarsanız,zaten İngilizce konuşamazsınız ve beyniniz Arap Saçına döner.İngilizce hata yapmanız,'in' ve 'on' u sürekli karıştırmanız normaldir ve Hiç bir İngiliz de sizi bunun için küçümsemez.Hem Mükemmel İngilizce konuşacak olsaydınız,Tanrı sizi İngiliz yaratırdı,Türk,Arap,Grek ya da Rus değil!

Sözün özü,İngilizce öğrenmek için binlerce lira harcıyorsunuz ve bunu da sadece susmak için yapıyorsunuz.Yeditepe,Bilkent,Boğaziçi bitirmiş arkadaşlar görüyorum,Ders Metinlerini iyi derecede okuyup anlıyorlar,ama iş konuşmaya ve yazmaya gelince 'Are you Sex?' düzeyinde kalıyorlar.Bu tamamen Psikolojik bir durum ve Özgüven eksikliğiyle ilgili.Benim Tavsiyem,rahat olun,cümleyle anlatamıyorsanız kelimeyle anlatın ve en önemlisi,kasmayın,salın gitsin!Hiç kimse sizden İngiliz Lordu olmanızı beklemiyor!

Son olarak da bizim Keş'lere bir sözüm var.'Sana yapılmasını istemediğin şeyi,sen de başkasına yapma' ahlakı,benim için bir kanundur.Aynı durumda siz olsanız ve size bunları yapsalar,'Sometimes What Can I Do?' gibi Caps'lere konu olsanız,hoşunuza gider miydi?İnsanları rahat bırakın ve Sözlüklerden,Bilgisayar Oyunlarından kafanızı kaldırıp,biraz kitap okuyun ki,İnsan sevgisi sizi bulsun!

Benden bu kadar!

Let's Discuss,My Beretta Is Ready!

 İngilizce öğrenmeye ilk başladığım zamanlarda,"Oxford University Press NewHeadway" serisi kitaplarında,"Let's discuss th...